Sophos Akademi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Bilişim ve Teknoloji
  4. »
  5. Manuel Castells: Enformasyonel Toplum Paradigması

Manuel Castells: Enformasyonel Toplum Paradigması

Sophos Akademi Sophos Akademi -

Bilim ve teknoloji günümüzde çok hızlı gelişmektedir. Her geçen gün hayatımıza yeni ve farklı medya iletişim araçları girmektedir. Bilgi teknolojileri olarak da anılan bu araçlar toplumsal dönüşümlerde etkili bir rol oynamıştır. Manuel Castells, post modern toplumların temel özelliklerinin tüm dünyayı kapsayan bilişim ağı ve bilgi teknolojileri olduğunu savunur. Manuel Castells, “Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür” (2008) isimli eserinde kapitalist dönüşümü, sanayileşmenin ve devletçiliğin krizini, enformasyonel ekonominin doğuşunu, ağ toplumunun oluşması olarak sunmaktadır (Castells, 1999, s. 6).  Castells kurmuş ortaya çıkarmış olduğu enformasyonel toplum paradigması ile ağ toplumunun oluşmasında etkili olan sebepleri, ağ toplumunda çalışma düzeni ve kentsel dönüşüm, ağ toplumunda kimlik ve ataerkillik kavramlarındaki değişim ve son olarak ağ toplumunda milliyetçilik ve ulus devletin evrilişi gibi konuları detaylıca incelemiştir.

Ağ Toplumunun Oluşmasında Etkili Olan Sebepler

Ağ toplumu; ağlar oluşturma mantığı etrafında hiyerarşik bir düzeni olmayan, herhangi bir merkezi bulunmayan ve tamamen yatay ilişkilerin hakim olduğu bir toplumsal örgütlenme biçimidir. Ağ mantığının medyadan, küresel sermayeye; toplumsal eylemlerden, kimlik biçimlerine ve çalışma ilişkilerindeki düzene kadar enformasyonel toplumun bütün alanlarının temelini oluşturduğunu belirtebiliriz. Endüstri toplumundan enformasyon toplumuna geçiş ağlar oluşturma mantığının hakim olmasını simgelemekle birlikte, endüstri toplumunun ortadan kalkması temel açıdan kapitalizmin de ortadan kalktığı anlamını taşımamaktadır. Enformasyon toplumunda karşımıza çıkan durum kapitalist ilişkilerin ağ mantığı dolayımıyla küresel ölçekte yaygınlaşmasıdır. Ağ toplumu, küresel ölçekte sermayenin, kültürün, iş gücünün ve toplumların karşılıklı bağımlılık içerisine girmeleridir. Ağ toplumu, 1960’ların sonu ve 1970’lerin başlarına denk gelen dönemde üç bağımsız sürecin birlikte oluşmasıyla meydana gelmiştir. Birincisi enformasyon teknolojisi devrimi, ikincisi hem kapitalizmin hem de devletçiliğin ekonomik krize girmesi ve peşinden yapılanması, üçüncüsü Liberteryanizm, insan hakları, feminizm ve çevrecilik gibi kültürel ve toplumsal hareketlerin hız kazanmasıdır (Castells, 2007, s. 486). Bu sürecin temelinde, üretim biçimleri (kapitalizm, devletçilik) ve kalkınma biçimleri (sanayileşme, enformasyonelizm) bağlamında kapitalizm ile enformasyonel kalkınmanın tarihsel olarak bir araya gelmesi ve ağlar etrafında şekillenmesi bulunur (Castells, 2008, s. 17).

Ağ Toplumunda Çalışma Düzeni ve Kentsel Dönüşüm

Kapitalizmin enformasyonel hale gelmesi çalışma ilişkilerini köklü bir biçimde değiştirmektedir. Çalışmanın anlamı “toplumsal bütünün üretim ve yeniden üretiminde norma bağlı, standart bir işlevi yerine getirme” (Gorz, 2001, s. 12) şeklinde tanımlandırılabilir. Enformasyonel toplumda ise işin standartların dışında, belirli prosedürlere tabi olmama durumu geleneksel çalışma düzenlerini ortadan kaldırmaktadır. Enformasyonel toplumda temelde çalışma ortadan kalkmaz, ortadan kalkan endüstriyel topluma ilişkin emek süreçleri ve iş şekilleridir. Enformasyon toplumunda işin bireyselleşmesi toplumsal olarak zamanın ötesine taşan yeni iş şekillerinin ortaya çıkmasını da beraberinde getirmiştir. Çalışma sürelerinin kısalması, esnek çalışma koşulları içerisinde iş güvencesinin ortadan kalkması, çalışılan yerlerin fabrikalar, ofisler olmaktan çıkması, iş verenin çalışanın tanımlanmış haklarına, tazminat, sosyal güvenlik ve iş güvencesine dayalı geleneksel sözleşme biçiminin ortadan kalkması esnek çalışma düzeninin enformasyonel toplumda başı çekmesine neden olmaktadır. Ağ toplumunda çalışma yaşamı gibi kentler de değişime uğramıştır. Nitekim sanayi toplumu, üretimin kentlerde yoğunlaştığı toplum modelidir. Enformasyon çağında kentler, enformasyonel kentlere evrilmektedir. Küreselleşme süreciyle birlikte kentler üretimin ve tüketimin mekanları olarak yeniden önem kazanmaktadır. Küresel kentlerin özelliklerine bakacak olursak:

1) Dünya ekonomisinin örgütlenmesiyle ziyadesiyle yoğunlaşmış komuta merkezlerine dönüşmüşlerdir.

2) Finans ve uzmanlık gerektiren hizmetler şirketlerinin kilit noktaları olmuşlardır.

3) Üretilen ürünler ve hizmetlerin piyasalarıdır. Bu bağlamda ağ toplumunda kent ileri hizmet üretiminin ve tüketiminin geliştiği mekanlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ağ Toplumunda Kimlik ve Ataerkillik

Castells’e göre kimliğin inşası üç şekilde gerçekleşebilir: Meşrulaştırıcı kimlik, direniş kimliği ve proje kimliği. Modern toplumda egemen olan kimlik toplumun tamamını kapsayan bir özelliğe sahiptir. Dini, etnik ve kültürel kimlikler egemen olan ulus kimliği tarafından çevrelenmiştir. Dolayısıyla küreselleşme süreci ile birlikte egemen kimliğin eleştiriye uğraması pasifize olarak kalan kimliklerin gün yüzüne çıkmasına neden olmuştur. Artık ağ toplumunda kimliği tanımlayan olgu ulus gibi kapsayıcı bir özellik olmaktan çıkmıştır. Etnik, dini, kültürel cemaatler kimliğin kurucu güçlerine dönüşmüşlerdir. Ağ toplumunda kimlikle birlikte ataerkillik de değişime uğramıştır. Ekonominin enformalleşmesi ile birlikte endüstriyel toplumlardaki ile uyuşan ataerkil ilişki biçimleri üretim sürecinin değişmesi oranında değişmektedir. Küresel ekonominin ve çalışma ilişkilerin dönüşümü ile birlikte kadının toplumsal rolü artmıştır. Endüstriyel dönemdekinden farklı olarak kadınların işgücüne katılımı beraberinde erkeğin ev içerisindeki otoritesini sarsmıştır. Sonuç olarak enformasyonel, küresel bir toplumun yükselişi, insan türünün çoğalmasıyla ilgili teknolojik değişiklik (doğum kontrol, suni döllenme), feminist hareketin isyanı, kadınların çalışma sürecine katılması, ataerkil ailenin dönüşmesi, erkek egemenliğinin tartışılmasının imkanlarını ve yolunu açmıştır.

Ağ Toplumunda Milliyetçilik ve Ulus Devlet

Milliyetçilik ve ulus devlet arasındaki temel uzlaşma, enformasyon ekonomisinin ve toplumların ağlar oluşturma mantıkları ekseninde geliştirdikleri yeni toplumsal ilişkiler çağında ortadan kalkma eğilimindedir. Dolayısıyla ulus devletin temelinde, milletler olarak örgütlenmiş toplumsal bir kimlik yaratma süreçleri vardır. Küreselleşmenin etkisiyle ulus devletler zayıflamış olsa da milletler varlıklarını devam ettirmektedirler. Enformasyon çağında milliyetçiliklerin temelde yeniden ama başka bir formda üretildiği iddiasındadır. Modern ulus devletler sistemi endüstri toplumunun özelliklerinden biridir. Ulus devletler kapitalizmin sermaye birikimini sağlamaya yönelik hukuksal, ideolojik ve siyasal örgütlenme biçimleri olarak ortaya çıkmışlardır. Endüstri toplumundan enformasyonel topluma geçiş beraberinde ulus devleti değişime zorlamış ve ulus devletler egemenliklerini kaybetmeye başlamışlardır. Genel bakışla, ulus devletler küresel ağlarda hakimiyet kazanmanın tek kaynağı değil sadece bir tanesidir diyebiliriz. Dolayısıyla ulus devletler ağ devletleri biçiminde örgütlenmiş küresel sistemin bağlantı noktalarıdır.

Ağ toplumunda kimliğin oluşmasında en etkin konumda olan etmen dini kimliklerdir. Enformasyon toplumu temelde ağlar oluşturma mantığı ekseninde küresel ilişkilerin bilgi ve üretim periyodu içerisinde oluştuğu toplumdur. Ağ toplumunda dini kimlikleri, İslami ve Hıristiyan fundamentalist (köktenci) hareketler şekillendirir. Castells’e göre (2008b, s. 21) fundamentalizm, “kişisel davranışın ve toplumun kurumlarının, Tanrı’nın hukukundan kaynaklanan, Tanrı ile insanlık arasında aracılık eden belli bir otorite tarafından yorumlanan kurallarla tanımlanması çerçevesinde gerçekleşen kolektif kimlik inşasıdır”.

İslami fundamentalizmin kökeninde başarısız modernleşme, küreselleşme, sömürgecilik sonrası milliyetçi projelerin çöküşü vardır (Castells, 2008b: 28). İslami fundamentalizm gelenekçi bir yapıdan ziyade İslami değerleri temel referans noktası kabul eden ve aynı zamanda ondan hareket eden hiper-modern bir kimliktir. Toplumun ve devletin İslami ilkelere göre düzenlenmesi talebi, küreselleşme sürecine farklı şekilde giren ülkelerde farklı özelliklerde kendini göstermiştir. Hristiyan fundamentalizmi ise, milenyumun dönümünde İsa mesihin yeryüzüne geleceğine ve dünyanın onun geri dönüşüne hazırlıklı olması gerektiğine inanmaktadır. Feministlerin ataerkilliği yeren ve kürtaj hakkını savunan kültürel hareketlerine karşı çıkışları da Hristiyan fundamentalizminin güç kazanmasına sebep olmuştur.

Cemaatçiliğin toplumsal bir kimlik inşa etmesinde bu denli etkili olan şey, ağ toplumunda küreselleşmeyle, radikal bireycilikle silinip gitmeye bir karşı olma hali içerisinde direniş kimlikleri oluşturabilmeleridir (Castells, 2008b, s. 535). Dini cemaatlerin başlıca savunuları, ilahi (tanrısal) otoriteye ve cemaatin çıkarlarına yönelik düzenlemelerin toplumların genel düşüncesi olması şeklindedir. Cemaatler direniş kimlikleri etrafında oluşmakla birlikte küresel sermayeye, bilgi ve iktidar yapılarına karşı cemaatin değerlerini savunarak dünyayı değiştirmeye yönelik proje kimlikleri olarak evrilebilecekleri gibi, kapitalist anlayışla iç içe geçerek pazarın değerlerini savunabilirler.

Salih Saki

 

Kaynakça

Castells, M, Ağ Toplumunun Yükselişi, Çevirmen: Kılınç, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınlarıİstanbul, 1999.

Castells, M, Enformasyon Çağı Ekonomi Toplum ve Kültür, Çevirmen: Kılınç, E, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2008.

Castells, M, Kimliğin Gücü, Çevirmen: Kılınç, E İstanbul Bilgi Üniversitesi, İstanbul, 2007.

Gorz, A, Elveda Proletarya, Çevirmen: Tufan, H, Afa Yayınları, 2001, İstanbul.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir